tanıtım filmi

Kurban Nedir

Adak

Kurban Nedir, Allah Teâlâ’ya mânen yaklaşmak (kurbiyet) için, ibâdet niyetiyle hususî bir vakitte kesilen hayvana kurban denir.

Kurbanın Dinî Hükmü Nedir?
Kurban kesmek, hicretin 2. yılında meşru’ kılınmıştır. Meşrûiyeti, Kitab, Sünnet ve İcma’ ile sâbittir.

Kurban kesmenin Kitaptan, yani, Kur’an’dan delîli, Kevser suresidir. Bu sûrede Cenâb-ı Hak, Resûlüllah Efendimize hitaben:

“Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyurmaktadır. Hanefî fakîhler, bu âyetten, kurban kesmenin vâcib olduğu ve emir peygamber Efendimize ise de umum mü’minlere de şâmil bulunduğu hükmünü çıkarmışlardır.

Kurban kesmeyi şiddetle emreden bâzı hadîs-i şerîfler vardır. Ebû Hüreyre’nin şu rivayeti bu hususta ibretli ve düşündürücüdür:

“Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın…”

Görüldüğü gibi, hadîs’te, maddî durumu müsait olanın kurban kesmesi şiddetle emredilmektedir. Bu durumdaki kimselerin, kurban kesmezlerse, her türlü namazları ve ibâdetleri Allah tarafından kabûl olunmayacağı, “mescidimize yaklaşmasınlar” ifadesinden anlaşılmaktadır.

Hazret-i Enes de, Resûlüllah Efendimizin bizzat kendi elleriyle iki koç kurban ettiğini beyan etmektedir.

Kurban Nedir
Kurban Nedir

Kurban Nedir?

Kurban kesmenin uhrevî mükâfat ve faydasına ise, bir hadîs-i şerîf’te şu şekilde işaret buyurulmaktadır:
“Kurbanlarınızı büyük büyük kesin. Muhakkak ki onlar, Sırat’ta sizin binek hayvanlarınızdır.”
Bu hadîs-i şerîfte, deve, inek gibi büyük baş hayvanları kurban etmeğe teşvik vardır.

Kurban Kesmenin Hikmetleri:
1 – Kurban kelimesi, lügatta, kendisi ile Allah’a yaklaşılan şey mânasına gelir. Bu isimden de anlaşıldığı gibi kurban; Allah’a yaklaşma ve O’nun rızasını kazanma vesilesidir.

Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır:
“Biz her ümmet için kurban kesmeyi meşrû’ kıldık (emrettik).

Allah’ın rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar üzerinde (yalnız) Allah’ın ismini ansınlar (o davarların) gerçek sâhibinin Allah olduğunu bilsinler) diye… O halde hepiniz O’na teslim olun. (Habîbim)! Sen itâatli ve mütevâzî olanları (ebedî saâdet ve selâmetle) müjdele..” (el-Hacc, 34).

Bu âyette kurban kesmenin, Allah’ın hatırlanması, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Allah’ın mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesi için emr olunduğu belirtilmektedir.

İnsan zamanla gaflete düşüp, sâhip olduğu malın, mülkün, servetin Allah’ın kendisine bir lütfu olduğunu unutabilir. Karun gibi her şey’e kendi çalışmasıyla, bilgi ve mehâretiyle sâhip olduğunu vehmederek, kendisinde bir kudret ve kuvvet görmeye, İlâhî nimetleri şahsına maletmeye başlar. Gururlanıp, haddini aşar.

İşte kurban emri, ona, sâhip olduğu mal ve mülkün, bağ ve bostanın, hayvanların, servet ve paranın Allah’ın bir ihsanı ve lütfu olduğunu ve asıl mal sâhibinin Allah bulunduğunu hatırlatır. O’nun izni ve müsâadesi olmadan hiçbir şey’e sâhip olunamayacağını bildirir. O da gururu bırakıp mahviyet ve tevazua girer. Hakikî kulluk tavrını takınır, şükür vazifesini ifaya çalışır. Bu hal ise, onun Allah’a yaklaşmasına ve rızasını kazanmasına bir vesile teşkil eder.

2 – İnsanın yaptığı bütün ibâdetler gibi kurban kesmesine de Allah’ın ihtiyacı yoktur. Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvâlarını, ilâhî emre itâattaki titizliklerini, Allah’a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Hacc sûresi, 37. âyette bu husus şöyle belirtilir:

“Onların ne (sadaka edilen) etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah’a (yükselip) erişmez. Fakat sizden O’na (yalnız) takvâ (Allah’ın emirlerine itâat ve yasaklarından ictinab titizliği) ulaşır…”

Bu âyette de görülüyor ki, kesilen kurbanlarda gaye; ihlas, takvâ ve Allah’a yaklaşmadır. Maksad, Allah’ı verdiği nimetleriyle hatırlama ve O’nun rızâsını kazanmaktır. Bu maksad ve gaye olmadıktan sonra kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur.

3 – Kurban aynı zamanda Hz. İsmail’in (A.S.) Allah için kurban edilmekten bir lütuf eseri olarak kurtuluşunun hatırlatılmasına da vesiledir.

Cenâb-ı Hak, İbrahim’i (A.S.) büyük bir imtihana tâbi tutmuş, sevdiği biricik evlâdını Allah için kurban etmesini istemiştir. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail, her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır. Hazret-i İbrahim oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna çalmıştır. Fakat bıçak İsmail’i (A.S.) kesmemiştir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın muradı, Hz. İsmail’in kesilmesi değil, baba-oğul iki şanlı nebînin erişilmez teslimiyet ve sadakatlarının, ferâgat ve fedakârlıklarının, melekler ve kıyâmete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi.

Bu hikmet tahakkuk ettiği için, bıçağa İsmail’i kesmemesini emr etmiş; Hz. İsmail’in yerine onlara Cennetten bir koç göndererek onu kurban etmelerini istemiştir. İşte kurban kesmek; bu büyük ve ibretli hâdisenin yıldönümünü kutlamak mahiyetindedir.

4 – Her yıl müslümanlar tarafından binlerce kurban kesilmektedir. Bu, bir bakıma, bir müslümanın Allah’a ibadet ve onun emrine uymak için her şey’ini fedâ edebileceğinin, Allah yolunda bütün varlığından vazgeçebileceğinin sembolik bir ifadesi olmaktadır.

5 – İslâmın koyduğu kurban kesme hükmü, aynı zamanda insanlar için büyük bir nimet ve rahmettir.

Bir yıl boyunca pek çok sıkıntılar çekmiş, belki de ağzına bir lokma et koyamamış fakirler, kurban bayramı münasebetiyle bol bol et yeme fırsatına kavuşurlar. Fazla gelen etleri kavurma yapıp uzun zaman o etten faydalanma imkânını elde ederler. İslâmın sosyal adâleti te’min edici bir hususiyeti de böylece ortaya çıkmış olur.

Kurban Kesmek Kimlere Vâcibtir?

Bir kimseye kurban kesmenin vâcib olması için, şu şartların bulunması gerekir:
1 – Müslüman olmak.

2 – Hür olmak.

3 – Mukîm olmak. Seferî (yolcu) olmamak.

4 – Fıtır sadakasını vâcib kılan zenginliğe sâhip olmak.

5 – Âkıl ve bâliğ olmak.

Bu beşinci şart, İmamlar arasında ihtilâflıdır. Bâzılarına göre kurbanın vâcib olması için âkıl ve bâliğ olmak şart değildir. Zengin olan çocuk ile akıl hastalarına da kurban düşer. Velîleri onlar namına onların kurbanlarını keserler.

Zekât ve fıtır sadakası için nisab miktarı 80 gram altın ile 561 gram gümüştür.

Kurban Kesmenin Sahih Olmasının Şartları Nelerdir?
Kurbanın rüknü, kesilmesi caiz olan bir hayvanı kesmektir. Kesilen bu kurbanın sahih olabilmesi için iki şart lâzımdır:

1 – Vakit: Kurbanın kesim vakti, Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren, üçüncü gün güneş batıncaya kadarki üç günlük süredir. Bu müddet içinde kurbanın kesilmesi şarttır. Bu vakitler dışında kurban kesilmesi sahih olmaz.

Kurbanı gece kesmek mekruhtur.

2 – Kesilecek hayvanın ayıplardan sâlim olması. Allah’a kurbiyet ve ibâdet maksadıyla kesilecek hayvanların kusursuz ve ayıpsız olmasına müslümanların dikkat etmeleri, Peygamberimizin birçok hadîslerinde emredilmiştir.

Bu ayıplar iki kısma ayrılır:

1 – Çok ayıp sayılan ve o hayvanın kurban edilmesine dînen mâni olan büyük özürler.

2 – Az ayıp sayılan ve hayvanın kurban edilmesini kerahetle câiz kılan küçük kusurlardır.

Çok Ayıp Sayılan Özürler Nelerdir?
Çok ayıp sayılan özürlerin başlıcaları şunlardır:

1 – İki gözü veya bir gözü kör.

2 – Kesilecek yere yürümeye gücü yetmeyecek derecede topal.

3 – Kulakları veya sadece bir kulağı kesik.

4 – Tamamen dişsiz veya dişlerinin çoğu dökmüş.

5 – Boynuzlarının ikisi veya biri kökünden kırılmış.

6 – Kuyruğunun yarısı veya 3’te birinden fazlası kesilmiş.

7 – Hayaları veya memelerinin uçları kopmuş.

8 – Kemiklerinde ilik kalmayacak kadar zayıf ve düşkün hayvan.

9 – Doğuştan kulağı ve kuyruğu olmayan.

10 – Zapt u rabt altına alınıp sürüye gönderilemeyecek kadar çok deli hayvan.

11 – Pislik yiyen hayvan. Bunlar da usûlü üzere temizlenmedikçe kurban edilmeleri câiz olmaz.

Az Kusurlu Sayılan Haller Nelerdir?

1 – Gözleri şaşı veya zayıf gören hayvan.
2 – Bir ayağı topal, fakat diğer üçü ile aksayarak da olsa yürüyebilen hayvan.
3 – Doğuştan boyunsuz veya boynuzu az kırılmış hayvan.
4 – Kulakları delik ve yarık veya uçları sarkmış ve kesilmiş hayvan.
5 – Dişlerinin bâzısı düşmüş hayvan.
6 – Otlamasına mâni olmayacak derecede az deli hayvan.
7 – Kuyruğunun veya hayalarının veya kulağının bir kısmı kesik (üçte ikiden fazlası var) hayvan.
8 – Doğuştan küçük kulaklı hayvan.
9 – Uyuz, fakat toplu hayvan.
10 – Tenasül uzvu iptal edilmiş, yani, burulmuş hayvan…

Kurban Edilecek Hayvanlar ve Vasıfları Nelerdir?

Kurban şu üç cins hayvandan olur:
1 – Koyun ve keçi.
2 – Sığır. Mandalar da sığır cinsinden sayılır.
3 – Zorunlu.

Bunlar dışında kalan hayvanlardan kurban olmaz.

Bu üç cins hayvanın hem dişisinden, hem de erkeğinden kurban olur. Fakat koyun ve keçinin erkeği daha efdaldir.

Koyun ve keçi bir yaşını, sığır iki yaşını, deve ise 5 yaşını doldurmadan kesilmemelidir.

Ancak koyun 6 aylık olduğu halde bir yaşındaki gibi cüsseli ve gösterişli ise, kurban edilmesi câizdir. Keçinin ise bir yaşını doldurması şarttır.

Kurbanlık hayvanın toplu, gösterişli ve semiz olması da şarttır.

Bir koyun ve keçi yalnız bir kişi adına kurban edilebilir.

Sığır cinsinden bir hayvanı veya bir deveyi, bir kişi kurban edebileceği gibi, 7’ye kadar (yedi de

dahil) kişi de ortaklaşa kurban edebilirler.

Bu yedi kişinin de Allah rızası için kurban kesmek niyetinde olmaları şarttır. İçlerinden biri kurbana niyet etmeksizin sırf et almak için iştirâk etse, hiçbirinin kurbanı sahih olmaz.

Katılanların sayısının tek veya çift olması mühim değildir.

Ortaklar kurbandan hisselerini tartarak ayırmalıdırlar. Götürü usûlü ile taksim câiz olmaz.

Eti Yenen Hayvanların Yenmeyen Kısımları Nelerdir?

Eti yenen hayvanlardan 7 şey yenmez. Haramdır.

1) Hayvanlardan akıp çıkan kan,

2) Erkeklik âleti,

3) Dişilik âleti,

4) Erkeklerde yumurtalar (husyeler),

5) Et içinde toparlak guddeler,

6) İdrar torbası (mesane),

7) Öd kesesi…

Akîka Kurbanı:

Yeni doğan çocuğun başında bulunan ana tüyüne “akîka” denir. Böyle bir çocuk ihsan ettiğinden dolayı, Cenâb-ı Hakka bir şükür vesilesi olarak kesilen kurbana da bu isim verilmiştir.
Bununla beraber “akîka” yerine “nesike” denilmesi daha uygundur. Çünkü akîka kelimesi, “ana-babaya âsî olmak” mânasına gelen “ukuk” kökünden olduğundan “ana-babaya âsî olan” mânasına da geldiği için, mânalar birbirine karıştırılabilir. Bu sebeble Peygamber Efendimiz: “Nesike deyiniz, akîka demeyiniz” buyurmuşlardır. Bununla beraber, akîka kelimesinin daha yaygın olduğunu da söylemeliyiz.

Yeni doğan çocuk için kurban kesme âdeti, İslâm’dan önceki Cahiliye döneminde de yaygın bir âdetti. Fakat onlar akîkayı sadece erkek çocuklar için keserlerdi. Çünkü kız çocuklarını sevmezler, bir kız çocukları doğduğu zaman son derece sinirlenirlerdi. Hattâ bâzı kabilelerin kızlarını diri diri gömdükleri bile olurdu. Kur’ân-ı Kerîm, kız çocuklarına karşı takınılan bu zâlimane tavrı kınamış ve şiddetle yasaklamıştır. (Bak: Nahl, 58).

İslâmiyet akîka âdetini tamamen ortadan kaldırmamış; fakat bu zalimâne şekilde de bırakmayarak tâdil etmiş, kız ve erkek, bütün çocuklara şâmil kılmıştır.

Akîka kurbanı,

Hanefi mezhebine göre mübahtır. Yani isteyen keser, istemeyen kesmez. Kesmeyenin faziletinde hiçbir noksanlaşma olmaz. Diğer mezheblere göre, sünnettir. Peygamber Efendimizin Hazret-i Hüseyin için bir koç kurban ettiği rivayetine dayanılmaktadır.

Kurban, çocuk doğduktan itibaren bülûğ çağına kadar kesilebilir. 7., 14. ve 25. günlerden birinde kesilmesi, daha güzel görülmüş; bilhassa 7. gün içinde kesilmesi en faziletli olarak kabûl edilmiştir. Aynı gün çocuğun saçı traş edilir ve saçın ağırlığınca altın veya gümüş veya o miktarın bedeli sadaka olarak verilir. Çocuğun adının da o gün konulması evlâdır.

İmam-ı Şâfiî ve Ahmed Bin Hanbel’e göre, çocuğun sıhhat ve selâmetine bir tefe’ül olarak akîkanın kemikleri kırılmaz, mafsallarından ayrılır ve öylece pişirilir. Bu müstehaptır. Diğer mezheb imamlarına göre ise, bil’akis mütevazi olması, beşerî hırslarının kırılmasına tefe’ülen, kemiklerin kırılması müstehab sayılmıştır. Şu halde durum niyete göre değişmektedir. Hangisine tefe’ül edilmişse ona göre hareket edilmesi iyi olur.

Akîkanın etini, kesen şahıs ve aile efradı yiyebileceği gibi, başkalarına da yedirebilirler. İstenirse bütünüyle de tasadduk edilebilir. Âdet olarak eskiden bud kısmı ebe kadına verilirdi.

Akîka kurbanı olarak kesilecek hayvanda da vâcib olan kurbanlık için aranan şartlar esastır. Yâni vâcib olan kurbana elverişli her hayvan, akîkaya da elverir.

Nezir (Adak) Kurbanı:

Allah için kesilmesi adanan kurbanı boğazlamak vâciptir.
Nezredilen bir kurbanın kesilmesinin borç olması için, şu şartların yerine gelmesi şarttır:

1 – Kurban olarak adanan hayvan, vâcib kurbanlar cinsinden olmalıdır. Meselâ hindi veya horoz adamakla nezir yerine gelmez, çünkü horoz ve hindiden kurban kesilmesi câiz değildir.

2 – Adanan kurban, adayanın kendisine zâten vâcib olan bir kurban olmamalıdır. Meselâ zengin kimse: “Eğer şu işim olursa bu bayramda kurban keseyim” dese, kestiği kurban nezir yerine geçmez. Ancak kurbandan ayrı bir de nezir kurbanı keserse, o takdirde adak yerine gelmiş olur.

3 – Nezredilen kurban, Allah’a ma’siyet cinsinden olmamalıdır. Oğlunu Allah’a kurban etmeyi adamak gibi.

4 – Nezredilen kurban başkasının malı da olmamalıdır. Ancak kendi malından kurban adanabilir.

5 – Nezredilen kurban yerine getirilmesi muhal bir şey de olmamalıdır. Geçmiş bir zaman için kurban adamak gibi.

Allah için kesilmesi adanan kurbanı boğazlamak vâciptir.
Adak kurbanının etinden sahibi yiyemediği gibi; ailesi, çoluk çocukları, torunları, anası-babası, dede ve ninesi de yiyemez. Tamamının fakirlere verilmesi şarttır. Şayet bir miktar yenecek olursa, o yenen miktarın kıymeti sadaka olarak fakirlere verilmelidir.

Kurban bayramında kesmek üzere bir fakirin kurban alması da bir nevi nezir hükmündedir. O kurbanı kesmek artık fakir üzerine vâcib olur.

Seo

Bir yanıt yazın